Kalabalık bir ortama girdiğinizde herkesin size baktığını, hareketlerinizi takip ettiğini ya da hakkınızda kötü düşündüğünü hissedebilirsiniz. Bu yüzden sunum yapmaktan uzak durmak, bildiğiniz bir soruya bile cevap vermeye çekinmek, hatta başkalarının yanında yemek yerken bile zorlanmak mümkün olabilir.Bu durum, basit bir utangaçlık değil; Sosyal Kaygı Bozukluğu, yani sosyal fobi olabilir.
Utangaçlık, daha çok bir kişilik özelliğidir. Utangaç biri gideceği bir ortam için çekinse de genelde yine de gider.
Sosyal fobi ise günlük hayatı ciddi şekilde etkileyen bir kaygı durumudur. Sosyal fobisi olan biri:
• Bir ortama girmemek için önceden bahaneler hazırlar.
• Mecbur kalıp giderse günlerce uyuyamaz; çarpıntı, mide ağrısı gibi belirtiler yaşar.
• Ortamdayken sohbete değil, nasıl göründüğüne takılır.
• Eve döndükten sonra günlerce kendini eleştirir, “Kesin kötü düşündüler” diye üzülür.
Örümcek veya yükseklik korkusu gibi somut bir şey yoktur. Sosyal fobide korku, insanların ne düşüneceğiyle ilgilidir. Kişi; tuhaf, sıkıcı, yetersiz görünmekten çekinir.
En güçlü korku ise kaygının fark edilmesi korkusudur.
“Ya yüzüm kızarırsa, ya sesim titrerse” düşüncesi kişi üzerinde baskı yaratır ve kaygıyı daha çok artırır.
Sosyal fobi, kişinin dikkatlerin üzerinde olduğunu düşündüğü her durumda ortaya çıkabilir:
• Performans durumları: Sunum yapmak, kalabalık önünde konuşmak.
• Etkileşim durumları: Yeni biriyle tanışmak, mağazada bir şey sormak.
• Gözlem durumları: Birilerinin sizi izlediğini düşündüğünüz anlarda yemek yemek, yazı yazmak.
Kısacası, korkulan “insanların bakışı” olduğu için sosyal fobi hayatın çok geniş bir alanını etkiler.
Sosyal fobi bir kişilik özelliği değil, tamamen tedavi edilebilir bir durumdur.
BDT’nin üç temel adımı vardır:
• Düşünceleri Yeniden Düzenleme:
Zihinde büyütülen olumsuz düşünceler ele alınır.
“Kesin beni sevmediler”, “Bir hata yaparsam mahvolurum” gibi düşünceler yerine daha gerçekçi bakış açıları yerleştirilir.
• Kademeli Yüzleşme:
Kaçtıkça korku büyüdüğü için, kişi küçük adımlarla korktuğu durumlara girer.
Örneğin önce birine yol sormak, sonra toplantıda söz almak gibi.
Bazen bilerek ufak hatalar yapılır; böylece korkulan şeyin aslında yaşanmadığı görülür.
• Dikkati Doğru Yere Yöneltme:
Sosyal kaygısı olan kişi sürekli kendine odaklanır.
Terapide dikkat, “Nasıl görünüyorum?” düşüncesinden, karşıdaki kişiye yöneltilir. Böylece kaygı azalır.
Sosyal fobide, davranışçı egzersizlerin önemi büyüktür; ancak yalnızca davranışsal müdahalelerle sınırlı kalmak genellikle yeterli değildir. Bilişsel boyutun desteklenmesi, özellikle bireyde sosyal durumlara yönelik olumsuz düşünce örüntüleri ve inançlar yoğun olduğunda kritik bir rol oynar. Sosyal fobide sıkça karşılaşılan “rezil olacağım”, “utanç duyacağım” veya “herkes bana bakıyor” gibi düşünceler, kişinin sosyal ortamlardan kaçınmasına ve günlük işlevselliğinin bozulmasına yol açabilir. Bu nedenle, Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Kabul ve Kararlılık Terapisi (KKT) ve EMDR terapisi gibi yöntemler, hem bilişsel çarpıtmaların düzeltilmesinde hem de geçmişten kaynaklanan tetikleyici deneyimlerin işlenmesinde etkili olabilir.
Özellikle geçmiş deneyimlerin sosyal kaygıyı tetiklediği durumlarda, EMDR gibi travma odaklı terapötik yaklaşımların kullanılması, tetikleyici anıların işlenmesini ve duygu düzenlemesini destekleyebilir. Bunun yanı sıra, işlevselliği ciddi biçimde etkileyen sosyal fobi vakalarında, psikoterapi uygulamalarının psikiyatrik tedavi ile birlikte yürütülmesi, semptomların azalması ve yaşam kalitesinin artırılması açısından önemlidir.
M.Berk KARAOĞLU
Uzman Klinik Psikolog - Aile Danışmanı