Ayrılık Psikolojisi

 

Psikolojinin babası sayılan Sigmund Freud depresyonu tanımlarken “Değer verilen , yatırım yapılan nesnelerin kaybı sonrasında yaşanan yas süreci” olarak tanımlamıştır. Yani ayrılık bir vazgeçiş, bir kayıptır ve tabiki de duygu yoğunluklarımız olacak. Üzüntü, hayal kırıklığı, öfke, kaygı, korku, kızgınlık her duygu ayrı ayrı görülebilir hatta hepsi bazen birlikte bile görülebilir. Kendinize şaşarsınız, 1 saat önce ne hissederken şimdi ne hissediyorum diye çünkü bir taraftan geçmiş, bir taraftan şimdiki zaman , bir taraftan ise geleceğin hesabını yaparken buluruz kendimizi. Dalarız gideriz bazen, düşünürüz geçen zamanı, gelecekte artık yaşanamayacak olan hayalleri düşleri. Her zaman diliminden kayıp duygusu ve özellikle yalnızlık hisleri ile baş başayız artık hayırlı uğurlu olsun.

Hep sürecek zannederiz, hiç bitmeyecek bir ızdırap, acı, bulunduğunuz şehir, ilçe, ülke her neyse dar gelir, sığamazsınız hiçbir yere. Sürekli aramak istersiniz onu, çünkü daha yarım kalmış daha doğrusu yaşanamamış veya aktarılamamış duygular vardır içinizde.

Bu arada sevdiğiniz bir eşyanın kaybından tutun, kedinizin, köpeğinizin, anne, babanızın, evladınızın ölümle veya bir şekilde görüşmeyecek şekilde kaybı yani ayrılığı da bu kavramın içine girer ancak yapılan araştırmalarda insanın en çok başa çıkmakta zorlandığı kayıp “eş kaybı”dır. Eş kaybını sadece evlilik ve geçen süre ile ilişkilendirmemek gerekir eğer o kişi sizin ruh eşiniz olmuşsa, dahası birçok şey paylaşmış iseniz, özellikle de alışkanlığın yanı sıra verimli, kaliteli, hiç kimse ile daha önce yaşanmamış bir takım duygular yaşadıysanız bu kayıp olgusu ve yukarıda saydığımız duygular arasında duygu dalgalanmaları, anlamsız davranış bütünlükleri ve düşünce bozuklukları içinde buluruz kendimizi.

Hatta bazen maalesef kendimizden vazgeçmeyi yani intiharı (suicide) bile düşünebiliriz. Bunu düşündüren yegane hisler; yalnızlık, geleceği görememe, geçmişteki duyguları bir daha yaşayamayacak olma düşünceleri, hatta kendini suçlama gibi bir çok olgu olabilir.  Özellikle de gece bastırdığında, meşguliyetimiz azaldığında, o bilinçaltında ilişkilendirdiğimiz, aşırı anlam yüklediğimiz olumsuz düşünceler bir anda çıkıverir buzdağının görünmeyen kısmından.  

Ne onunla ne de onsuz olmadığı bu ara dönem var ya işte en zoru bu dönemdir. Sağlıklı olanı ya onla ya da onsuz olmaktır aslında. Ancak bilincimiz ile bilinçaltımız sürekli savaşır kendi içinde ister istemez kar zarar dengesi yapar, var olan düzeni bozmak ve yeni yaşam biçimine geçmek , değişiklik yapmak zor gelirken bir taraftan şimdiki zamandaki olumsuz ruh hali, çökkünlük, bunalmışlık kıyasıya yarışır beyninizin içinde. Yanınızda ya çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı, ya bir aile büyüğünüzü, ya terapistinizi birisini ararsınız ve onun sizi yönlendirmesini beklersiniz bu baş edemediğiniz durumdan bir an önce kurtulmak için. Bir kurtarıcı bekleriz. Hatta bu dönemde psikoloğa terapiye gidildiğinde sorulan sorular genellikle “sizce aramalı mıyım”, “unutmak için bir yönteminiz var mı”, “başka bir şehire taşınsam mı” gibi yönlendirilmeyi bekleyen sorulardır. Ancak gerçek ve iyi bir psikoterapist hiçbir zaman danışanın hayatı ile ilgili kararlar vermez ve vermemelidir. Çünkü zaten bu karar sürecinde atacağı adımlar ayrılık acısı yaşayan kişiyi olgunlaştıracak, bir anlamda psikoterapi edip ileriki yaşamda daha sağlıklı ve daha emin kılacak adımlardır.

 

Ayrılık sürecinin tanımı, yaşanabilen muhtemel düşünce ve duyguları ele aldıktan sonra gelelim yapılması ve yapılmaması gereken adımlara;

 

AYRILIK PSİKOLOJİSİ İLE BAŞA ÇIKMADA “10” ADIM

 1)Öncelikle bu ayrılığı telafi etmek için illa yerine hemen yoğun duygusal veya cinsel bir ilişkiler içeren yeni ilişkiler arayışına girmeyin. Tükenir ve tüketirsiniz   herşeyi kolayca çünkü hala “O”nu arıyorsunuzdur bir yerde.

 

 

2)İş yaşantısında, sosyal yaşantıda, şehir değiştirmek, vücuda estetik veya dövme yaptırmak, hayatınızdan diğer başka insanları silmek veya eklemek gibi ani ve kalıcı değişiklikler yapmayın. Bilinçaltımız sempatik sinir sistemini uyararak harekete geçmeyi tetiklediği için böyle yapmamız gerektiğini hissettirebilir. Küçük değişiklikler evet ama hayatımıza yön verebilecek kararlardan uzak durun. Savaşmamız gereken bir durum yok.

 

3)Alışveriş tek çözüm değildir : ) Özellikle kadınların başa çıkma mekanizması olarak kullandığı bu durum biraz işe yarasada maddi ve manevi daha çok kayıp yaratabilir. Bu kısır döngüye girmeyin. Kaybetttiğimiz duyguları hiçbir mağazada, üzerimizde ki kıyafetlerde bulamayız. 

 

 

 

 4)Aşırı yeme veya hiç yememe durumu yani iki uçta istemediğimiz bir durum. Beslenme kontrolünüzü kaybetmeyin. Ruhsal sorunların en çok hissedildiği yerlerin başında mide geldiği için iştah önemli ölçüde etkilenecektir. Çok mideniz almasa da sık öğünlü, az ve ödül yolağını tetiklemeyecek yiyecek ve içeceklere yönelmek gerekebilir.

 

 

 

5) İçeyim de sorunlarımdan uzaklaşayım diyebiliriz. Zaten tek arkadaşım dostum beni bırakmayan bu kadehler diyebilirsiniz tıpkı Tanju Okan ‘ ın “Benim en iyi dostum içkim, sigaram, onlarda terkederdi olmasa param” şarkısında ki gibi ama bu moda girmeyin : )
Bu tarz alışkanlık ve bağlılıklar kısa süreli iyilik hali sağlasa da orta vadede size iyi gelenin bu olmadığı net olarak anlaşılmaktadır. Alkol, sigara, arabesk – romantik müzik döngüsüne kendimizi kaptırmamız gerekir.

 

 

6) “Eller kadir kıymet bilmiyor annem” yada “hayatımdaki tek erkek benim aslan babam senin gibisi yok” şeklinde geçmişte çözümlenemeyen ödipal çatışmaları su yüzüne çıkarmadan destek almalı ve aileyle tümüyle iç içe bir bağ içeren yaklaşım içerisine girmemek gerektiğini düşünüyorum. Aile desteği elbet gerekli ama maalesef bu kaybın yerini onlarla da dolduramayız.

 

 

7) İlk zamanlarda yas muhakkak tutulmalı; fotoğraflara, videolara bakılabilir, hep gittiğiniz mekanlar gözünüzün önüne gelebilir, onun kokusunu bir yerde duyup duygusal boşalım yaşanabilir ağlanabilir ancak bunu “uzamış yas” haline kasten sokmamalı ve bu yeni sürece bu haliyle alışmaya çalışılmalıdır. Eğer ayrılık kesin ise zor olsa da bir müddet sonra resimleri, ona ait anıları kaldırmak, değişik ortam ve mekanlar tercih etmek, yeni bir düzene alışmak daha doğru olabilir.

 

 

 

8) Onu unutmaya veya yerine başkasını koymaya çalışmayın zira unutamazsınız yerine başkasını da koyamazsınız. Dünyada yaşayan 6-7 milyar insanın her birinin parmak izi birbirinden farklıyken hayatınıza yeniden alabileceğiniz hiç kimse artısıyla, eksisiyle tamamen onun gibi olmayacaktır.

 

 

9) Mutlaka psikolojik bir destek alın. Tabi ki bu desteği alırken bu süreçlerle ilgili çalışmış, “Bireysel ve Aile Psikoterapisi” alanında vaka gören terapistleri seçmeni daha anlamlı olacaktır. Bu süreçte destek almanız onu geri getirmeyebilir ama kendinize yönelik içgörü kazanmanızı ve ileride daha sağlıklı ilişkiler kurmanıza, daha kaliteli zaman geçirmenize katkı sağlar.

 

 

10)En etkili çözümü sona bıraktım. Onsuz olmayacakmış, yaşayamayacakmış gibi gelse de ilk başlarda sonrasında algılarınız daha farklılaşmaya, hayatta kalma içgüdüsüyle bu yeni yaşantıya alıştığınızı görürsünüz. Bunun adı “Zamana Bırakmak”tır. O yüzden o ilk ayrılık zamanlarında ki algıyla kendinizden vazgeçmeyin. Hayat devam etmektedir.

 

 

 

Hayat çok fazla değişken içeren bir olgu. Her kayıp bir başlangıçtır ve her kriz döneminden başarıyla çıkabildiğinizde daha da güçlenmiş olabileceğinizi unutmayın..

 

Saygılarımla..

 

 

M. Berk KARAOĞLU

Psikolog - Aile Danışmanı - Cinsel Terapist

 

 

 

 

 

Görseller


Geri
Tüm hakları saklıdır. © 2016 - 2024
izmirklinikpsikolog.com
eskişehir web tasarım