Dissosiyatif bozukluk, bilişte oluşan bozulmayla beraber kişinin belleğine, öz farkındalığına ulaşılamaması olarak tanımlanabilir.
Üç önemli dissosiyatif bozukluk vardır. Bunlar; dissosiyatif bellek yitimi, kendine/gerçeğe yabancılaşma bozukluğu ve dissosiyatif kimlik bozukluğudur. Dissosiyatif bozukluklar geçmişte yaşanan trajik olayların bastırılması sonucunda oluşur ve yaşanan hatıralar unutulur çünkü bunlar bireyin istemediği anılardır.
Dissosiyatif bellek yitimi kişinin kendisine ait önemli bilgilerini hatırlayamama bozukluğudur. Özellikle birey daha önceden yaşadığı travmatik olayları hatırlayamaz. Bellekte oluşan boşluk sıradan bir unutkanlıkla ilişkilendirilmemelidir. Dissosiyatif bozuklukların en yaygın olanıdır. Bellek yitimi başladığı gibi aniden sona erer, kesin bir iyileşme sağlanır; tekrarlama olasılığı düşüktür. Duygusal travmalar hastalığa katkıda bulunur.
Dissosiyatif Füg: Bellek yitiminin bir alt türüdür. Çok daha ağır bir bellek kaybı olup kişi sadece kendisine ait bilgileri hatırlayamama değil, kendisine ait yeni bir kimliği olduğu varsayımı ile yaşadığı yeri terk eder. Uzun süren seyahatlere çıkma görülür. Önceki kimliğini, ailesini, arkadaşlarını, adını önemli ölçüde hatırlayamaz ya da hatırlamakta güçlük çeker. Nadir görülen bir hastalık olup savaş zamanları veya felaketler gibi durumlar hastalığın oluşmasını tetikler. Çok uzun sürmez, iyileşme genellikle kendiliğinden olur.
Kendine ve gerçeğe yabancılaşma bozukluğunda kişinin benlik ve çevre algısı beklenmedik bir şekilde değişime uğrar. Zaman ve uzay algısında bozulmalar meydana gelir. Kendine yabancılaşma, kişinin kendi vücudundan ayrılmış gibi hissettiği ve kendi vücuduna sanki dışarıdan bir gözlemciymiş gibi izliyor olduğu bir algı değişikliğidir. Gerçekliği değerlendirme kavramı bozulmamıştır. Bu konuda şizofreniden ayrılmaktadır. Gerçeğe yabancılaşma ise dünyanın acayip ya da gerçek dışıymış gibi göründüğü bir algı değişikliğidir. Yoğun stres ve trajik olaylar bu bozukluğun oluşmasında etkili bir faktördür. Genellikle ergenlikte başlayıp psikoterapisi uzun süre devam edebilir.
Kişinin birbirinden farklı iki ya da daha fazla kişiliğe, duygu, düşünce ve davranışlara sahip olması gerekir. Bu kişiliklerin birbirinden habersiz ve farklı zamanlarda belirmesi gerekir. Hasta ikinci bir kimliğe geçtiğinde orijinal kişilik genellikle hatırlanmaz. Bireyin yaptığı aktiviteyi, hareketleri ve doğasını o an içinde bulunduğu kişilik belirler. Genellikle tüm kişiliklerin özellikleri birbirinden farklıdır. Dissosiyatif kimlik bozukluğu genellikle çocuklukta başlar, etkileri yetişkinlik döneminde gösterir. Kadınlarda, erkeklerden daha fazla görünür. Normal unutkanlığın ötesinde, önemli kişisel bilgilerin unutulması ve anılarında büyük oranda boşluklar olmasından dolayı bu bozulma başkaları ya da hastanın kendisi tarafından fark edilebilir. Bu bozukluğun oluşumu hakkında çok az sayıda çalışma yapılmıştır. Kişinin istismarın üstesinden gelmek amacıyla dissosiyasyonu bir başa çıkma aracı olarak kullanması bu hastalığın oluşumunu sağlayan etmenlerden biri olduğu düşünülmektedir. Genellikle iki farklı psikoterapi yolu izlenir. Birincisi, en dominant olan işlevsel kişiliği kalıcı hale getirmek. Bir diğeri ise ayrık kişilikleri bir bütüne tamamlamak. Bunun için travma ile baş etmek amacıyla kişiliklerini bölmelerine gerek olmadığı konusunda tüm kişiliklerin ikna edilmesidir.
Dissosiyatif bozuklukların psikoterapisinde öncelikli olarak işlevsellikte bir problem varsa ve bu durum çok sık tekrar ediyorsa kesinlikle bir psikiyatrik destek önerilmektedir. Psikiyatrik desteğin yanı sıra psikoterapilerle altta yatan travmatik durumlara çalışılabilir. Travmatik durumlarda en çok çalışılan yöntem EMDR terapisi yöntemidir. EMDR terapisinde bastırılan olumsuz duygu ve düşüncelerin yarattığı anılar, olumlu düşünceye çevrilerek o anının artık kişiye acı vermemesi sağlanır. Bu durumlar düzeltildikten sonra bu dissosiyasyonun ortadan kalkması amaçlanır.
Sonrasında var olan tetikleyici unsurların devam etmemesi niteliğinde bilişsel davranışçı terapi yapılabilir. Hastalığı tetikleyen olaylar, düşünce ve duygu ağları, güncel yaşanan olaylara göre çalışılabilmektedir. Kişi ilk geldiğinde detaylı kişilik testlerinden ve analizlerinden geçebilir. Daha sonrasında ise psikoterapinin nasıl bir şekilde ilerleyeceğine karar verilir.
M.Berk KARAOĞLU
Psikolog-Aile Danışmanı-Cinsel Terapist
İZMİR TERAPİ VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK MERKEZİ